17 Mart 2013 Pazar

ve işte burgazada


yaklaşık 30 dakikalık bir deniz yolculuğundan sonra indim burgazada'da.

adaya ilk ayak bastığımda belli belirsiz bir ürperti geçti üzerimden. heyecan belki. bilemedim nedenini. ağır ağır adımlarla çıktım iskeleden. içimdeki heyecan duygusu daha da arttı. adadaydım işte. tek başıma. istanbul'un hem yakınında hem de uzağında.

yalnızdım. ama mutluydum.

kırgındım. ama umurumda değildi.

nereye gideceğimi biliyordum. adanın tek caddesinin sonundaki çay bahçesine doğru yavaş adımlarla yürüdüm. acelem yoktu. son vapurun kaçta kalktığını öğrenmiştim. dilediğim kadar çay içebilirdim, dilediğim kadar yürüyebilirdim sokaklarda. adada çok fazla sokak olup olmadığı hiç üzmüyordu beni.

vapuru kaçırmak bile korkutmuyordu. kalacak bir yer bulurdum elbette. bulamasam sokakta kalırdım. altı üstü bir geceydi zaten.

yürürken istanbul'dan aldığım sandviçi hüplettim, keki çayla birlikte yemeye karar verip sakladım. sahildeki restoranlarda 3-4 masa doluydu ama caddede ilerledikçe insan sayısı azalıyordu. bir ara acaba bir duble rakı mı içsem diye düşündüm ama caddenin sonundaki restoranda oturmak istiyordum. aradığım tek şey sessizlikti. orası da kapalıydı.

vazgeçtim rakıdan. çay ya da kahve de iyi giderdi. oturdum çay bahçesine. bir aile vardı kapalı salonda. dışarıda ise sadece bir masa doluydu. bir çift hararetle birşeyler tartışıyorlardı.

seslerini duymayacağım kadar uzak, deniz kenarında bir masaya oturdum. derin bir nefes aldım. çay bahçesinin tek çalışanı olan genç adam, geldi yanıma, muhtemelen neden tek başıma olduğuma anlam verememiş bir halde, tedirgin bir ses tonuyla ne içeceğimi sordu. önce demli bir çay istedim. gerisi nasılsa gelirdi.

denize bakarak ne kadar zaman geçirdim bilmiyorum. sanırım 6'dan fazla çay bir fincan da türk kahvesi içtim. bolca da sigara. mutsuz değildim asla. mutluluktandı hepsi. uzun zaman sonra tek başıma istediğim yerde olmaktan mutluydum.

bağlılık ile bağımlılık arasındaki o ince çizgiyi geçtiğimden beri -ki 3 yıla yakın bir süreydi- ilk kez yalnızdım. orada, o çay bahçesinde oturduğum uzun saatlerde neler düşündüm neler.

devam edecek...

her şeyin başladığı nokta için http://soluk-nefes.blogspot.com/2013/03/gunes-gulumserken-duramam-ben-dort.html

2 yorum:

Gökçe dedi ki...

Keşke orda olsaydım da birlikte gitseydik...

büro mobilyaları dedi ki...

Güzel bir paylaşım olmuş.Teşekkürler.