3 Mart 2013 Pazar

güneş gülümserken duramam ben dört duvar arasında


gülümsüyordu güneş. içim karanlık. kapkaranlık. günlerden cumartesiyken, güneş dışarıda gülümserken, ben bu içimin karanlığıyla kalamazdım dört duvar arasında. düşecektim yollara. uzun zaman sonra tek başıma hem de.
biraz buruk. ama yine de dimdik.

sırt çantamı hazırladım, bir defter, okuduğum kitap ve fotoğraf makinemi aldım. mart güneşine güvenilmezdi, atkımı da aldım yanıma. 

gideceğim yere çoktan karar vermiştim. saate baktım, 2'ye geliyordu. aklımdan kısa bir hesap yaptım, gitmek istediğim yere varmanın ne kadar süreceğini tahmin etmeye çalıştım. 
evden çıkmadan önce bilgisayarı açıp vapur saatlerine bakmaya karar verdim. sonra hemen vazgeçtim bu "modern alışkanlığımdan". giderdim iskeleye, eğer vapur varsa atlardım, yoksa başka bir rota bulurdum kendime.

koşar adım çıktım evden. sırtımda çantam. öyle hızlı çıkmışım ki kalem almayı unuttuğumu fark ettim yolda. karşıma çıkan ilk büfeden bir tükenmez kalem aldım. bozuk param yoktu, ayıp olmasın diye bir paket de sigara. 
saat 4'e geliyordu iskeleye vardığımda. kaçta vapur olduğunu sordum görevliye, yarım saat vardı, yürüdüm biraz sahilde. sonra aç olduğumu fark ettim, bir pastaneden sandviç ve bir dilim kek aldım, paket yaptırdım. 
iskeleye geri döndüm. vapurun kalkış saatini beklerken telefonum çaldı. tatsız bir konuşma geçti aramızda. derin bir "ah" çektim sanırım. içimde minik bir sızı. ama kararlıydım. dönmedim yolumdan.

ve saat geldi. bindim vapura. daha çok evlerine dönen adalılar vardı vapurda. bir tek ben yalnızdım. umursamadım. 

cam kenarında bir koltuğa yerleştim usulca. 3 hafta süren uzun bir hastalık döneminden yeni çıktığım için cesaret edemedim güvertede oturmaya. varsın, olsun. gidiyordum işte. daha ne olsundu.

ne kadar sürdü yolculuk, bilmiyorum. zaman umurumda değildi. gidiyordum ya. gittiğim yer belli. döneceğim de eninde sonunda. olsun. gitmekti önemli olan. 



devamı gelecek...



Hiç yorum yok: