28 Ekim 2012 Pazar

sudan çıkmış balık! ya da alık?

12 gündür ne yaptığımı bilmiyorum. saçma sapan işlerle zaman öldürüyorum. öyle bir boşluktayım. 
işten çıkar çıkmaz başlıyor kabus gibi dakikalar. nereye gitsem, ne yapsam... ne yapsam da sustursam içimde çınlayan  boşluğu.

sığamıyorum odalara, evlere, ofislere... dar geliyor her yer. dört duvar kesiyor nefesimi. 
sokaklara atsam kendimi. olmuyor. 
istanbul'da tek başıma yürümeyi sevmiyorum bu aralar.
binalar üstüme üstüme geliyor. 
her gün rutin olarak yaptığım şeyler ne değerliymiş oysa. 
işten çıkıp tek başıma her akşam çay içtiğimiz çay bahçesine gidiyorum. yol üstündeki fırından çekirdekli galeta alıyorum. oturuyorum tek başıma. çaydan iki yudum alıp bırakıyorum. soğuyor. tekrar çay istiyorum. yine birkaç yudum alıp bırakıyorum. masa, yarısı içilmiş çay bardaklarının oluşturduğu bir mezarlığa dönüşüyor. 
oysa bardakların diğer yarısı dolu, ama görmüyor gözüm.
okurum diye yanımda getirdiğim kitabı çıkarıyorum çantamdan. 1-2 cümle zar zor okuyorum. 
harfler birbirine giriyor. anlamsız cümleler beliriyor sayfada. midem bulanıyor sanki. ya da başım dönüyor.

sahi yalnızlık, baş döndürür mü?

sudan çıkmış bir balığım ben.
oksijen kaynağını kaybetmiş, can çekişen bir balık.
ölür müyüm? ölmem tabi.
ama mutsuzluktan kıvranıyorum, o kesin.

çok mutsuzum be...
biri gelse.
bana nefes verse.
atsa yine beni o engin denizine.

bir balık, sadece denize karıştığında mutludur! 



hadi!



p.s bayram tatilinin nasıl geçtiğinden bahsetmeme gerek bile yok. hayatımda hiç uyumadığım kadar çok uyudum desem -ben ki nefret ederim uyumaktan- yeterince açıklayıcı olur sanırım. 







2 yorum:

beenmaya dedi ki...

merak ettim peki şimdi nasılsın?

kağıt faresi dedi ki...

biraz geç oldu ama kusura bakma, iyiyim teşekkürler. sevgiler...