5 Temmuz 2011 Salı

uzayıp giden sessizliğin sonu!

bir adam ile bir kadın oturuyor beşiktaş'ın ara sokaklarından birinde bir kafede.
önlerinde duran çayın tadını sevmemiş ikisi de, besbelli.
kadın sinirli sinirli masada duran çakmakla oynuyor.
adamsa, etrafı izliyor boş gözlerle.

neden konuşmuyorlar ki?
bu kadar uzun ve sabırla sessiz kalabildiklerine göre birbirlerine değil öfkeleri. ya da kayıtsızlıkları mı demeli?

muhtemelen yorgun geçen bir günün ardından ne yapacaklarını, ne konuşacaklarını bilemediklerinden bu huzursuzluk hali.

adam, mesai saatleri içinde neler yaptığını anlatmaya başlıyor uzun uzun. kadın, dinliyor boş gözlerle. anlıyor söylediklerini ama yorum yapmıyor. gözünün içine bakıyor adamın, birşeyler arıyor o gözbebeklerinde, besbelli. ama aradığı herneyse bulamıyor işte.

dinliyor sadece, ara sıra başı ile onaylıyor. adamın yüzü asık. neye sinirlendi acaba, kimbilir!

uzun sessizlikler....upuzun sessizlikler....dışarıdan izleyen üçüncü kişileri bile yoran sessizlikler...
ara ara dudaklarından çıkan birkaç cümle. hiçbiri birbirini tamamlamayan birbirinden kopuk cümleler. biraraya getirildiğinde anlamlı bir bütün yaratmayan.

sonra aniden, kaçamak bir gülümseme. adama ne kadar da yakışıyormuş gülümsemek.
neden bunca zamandır gülümsememiş ki? acaba!
benimkisi boş merak.

kadının da yüzünde güller açıyor şimdi. gözlerindeki o kaygılı ifade yerini umuda bırakıyor sanki. yavaş yavaş bahara dönüyor kış. sanki kadın için hayat, o gülümsemeden sonra başlıyor...

bu gerçek olabilir mi?
küçücük bir gülümsemenin başladığı yerde, hayat da başlayabilir mi?

başlar elbet.

bugün gördüm ben!

2 yorum:

nil dedi ki...

yüzyüze iletişimin gücü de bu işte, bir gülüş, bir mimik, bir bakış, bir dokunuş büyülü gibi değiştiriverir karşısındakini. ne güzel bir olaya şahit olmuşsun soluk, izlemesi bile keyiflidir eminim :)

beenmaya dedi ki...

başlamaz mı hem de sil baştan...