1 Temmuz 2011 Cuma

Mim: Anı Sandığı

sevgili ayl-in beni mimlemiş. bu benim yanıtlayacağım ilk mim, o yüzden iki kere teşekkür ediyorum ayl-in'e :)

konumuz, anılar ve anıların yüklendiği eşyalar. hafızası güçlü ve anılarına sıkı sıkıya bağlı biri olarak benim için anlatması güç biraz aslında. çünkü o kadar çok anı ve o anılara ilişkin o kadar çok eşya biriktirdim ki sandığımda. hangisinden bahsedeceğini bilemiyor insan, onca karmaşanın arasında.

karmaşa dediğime de bakmayın lütfen, hepsi benim için ayrı ayrı önemli. ve hepsi muhtemelen hayatımın sonuna kadar saklanacak, zaman zaman yerinden çıkarılıp bakılacak, temizlenecek, sonra yeniden saklanmak üzere yerine konulacak. hepsi güzel ve mutlu anlara dair birkaç küçük eşya o kadar...

tüm bunları sakladığım yerlerden çıkarıp bakıyorum bazen. bakıp o eski ve mutlu günleri yeniden anıyorum.


çekmecemde bir adisyon duruyor mesela. adisyonun arka kısmında da küçük iskender'den iki kırık dize

"hayata alıştırdığın gibi kalbini, ölüme de alıştır Dicle'm
ölümüme de alıştır"

ne kadar zaman geçti aradan, 4 yıldan fazla olmalı. hala saklarım o adisyonu. neler neler hatırlatır bana? dicle'nin kenarında içilen demli çay mesela. şiirden, aşktan, hayattan bahsetmelerimiz. arkadaşlar.... arada hafif esen rüzgar...

esmer bir adam sonra. saçları simsiyah. içinde kaybolma isteği uyandıracak kadar siyah ve kıvırcık.

bir de ben. ilk kez adım attığı bir şehirden dönmek istemeyen, ölene kadar orada, o adamın yanında kalacağını düşünen, tüm zorluklara göğüs gerebileceğini hisseden inatçı ben.

şimdi o adisyona baktığımda herşey yeniden canlanıyor zihnimde. sanki yeniden oradaymışım gibi. yine aynı insanlar varmış yanımda. yine aşktan bahsediyormuşuz. yine ölümden dem vuruyormuşuz. ölümün bilinmezliğinden, bu bilinmezliğin biz fanileri meraklandırdığından. ölümden bahsederken, adisyonun arkasına o dizelerin yazıldığını hatırlıyorum mesela. dicle nehrini hatırlıyorum sonra. nehrin kenarında oturup saatlerce sohbet ettiğimizi.

başka neler mi var sandığımda? bir şarap şişesi mantarı mesela. birlikte içilen ilk şarabın mantarı. üzerine içildiği tarih yazılmış. sonra gökçeada'ya giderken bindiğim arabalı vapurun bileti... arkasına minik bir desen çizilmiş.

bir defterim var mesela. tam 365 sayfalı bir defter. her sayfası dolu...dizelerle, cümlelerle... o esmer adamın çizdiği resimlerle...

kaz dağları'nda tanıştığımız yaşlı ressamdan aldığım cam kolye. o kolyenin bana hatırlattıkları...fotoğraflar sonra. köy pazarından aldığım kekik, lavanta. küçük keselerin içinde. pazarda baharat satan teyzeyle birlikte çektirdiğimiz fotoğraf.

bu kadarla bitmiyor elbette. boşuna "fil gibi hafızan var" demezler bana arkadaşlarım. anlatacak o kadar çok anım var ki. mutluyum ben onlarla. günlük hayatın koşturmacasından, stresinden sıkıldığımda, umutsuzluğa düştüğümde geçmiş günleri hatırlayıp kendimi iyi hissetmek, yeniden umutlanmak için sarılıyorum bu detaylara. iyi geliyor bana. hatırlamak, iyi geliyor.

ayl-in'e tekrar teşekkür ediyorum. bu mim benden, ezgi , yaruze, Aylak Kedi, La Luna Bir Yer ve ateşinsesi' ne gitsin. mim konusu anılar ve Anıların yüklendiği eşyalar...

sevgiler...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Anılarınla barışık yaşamayı biliyorsun. Kıskandım doğrusu:) Ben de hep bir anı yok etme dürtüsü oluyor öyle durumlarda.. Anı öğütücü gibiyim:) İşe yaramıyor o ayrı:)

Çok içten bir yazı olmuş, tek solukta okudum!

kağıt faresi dedi ki...

bir kez daha teşekkür ederim ayl-in :) sevgiler...

Marat dedi ki...

An-ı yaşamak ve anı yaşamak yazılımları aynı ama anlamları bir o kadar farklı iki cümle..bir zamanlar an-ı yaşadıklarınızın gün gelip de anı olduğunu görmek ne de zor..ben bi r yere kaldırmanın aksine anılarımı dağıttım evimin bir yerlerine..nereye baksam bir anı..ve her daim o anıların üzerine yenileri ekleniyor..ben hiç kimseyle hiç bir şeyle kavga etmedim ki(kendim hariç) anılarla edeyim..öyle bişiler işte..

Aylak Kedi dedi ki...

mim için teşekkürler, uzaklarda olduğumdan yeni gördüm..

sizinki kadar hoş olur mu bilemem ama..