27 Temmuz 2011 Çarşamba

şaka maka 9 yıl olmuş

haftasonu üniversiteden bir arkadaşımın düğününe katılmak üzere ankara'ya düştü yolum. ankara'yı severim. birçok istanbullu'nun aksine ankara, güzel gelir bana. istanbul'daki karmaşadan uzak gelir, hatta sakin bile denebilir.

doğduğumdan beri boğaza kıyısı olan bir semtte yaşamama, denizi çok seviyor olmama rağmen, hiçbir zaman "deniz olmadan yaşayamam" demedim sanırım. her gün deniz yolunu kullanıyorum oysa ki. belki de alışkanlık olduğundan fark edemiyorum.

ama benim için bir şehirde yaşayabilmenin yegane kuralı, sevdiklerimin orada olması sanki. sevdiklerimin olduğu her yerde yaşayabilirmişim gibi geliyor ya, neyse fazla uzattım, bu başka bir yazımın konusu olabilir.

gelelim asıl bahsetmek istediğim noktaya. arkadaşlarımla birlikte gittik ankaraya. 4 kişi üniversiteden, biri de bir arkadaşımızın eşi. yani 5 kişi, düştük yollara. gidiş yolu biraz endişeliydi, "düğüne yetişebilecek miyiz, yollar nasıldır acaba" gibi sorularla geçirdik 6 saati.

güzel bir düğündü. ama dahası ben farklı hissediyordum kendimi. sahnede beyaz gelinliğin içindeki harika kadınla danseden yakışıklı adam, benim arkadaşımdı, arkadaştan öte abimdi. tüm üniversite hayatım boyunca beni korumuş kollamış, zor zamanlarımda yanımda olmuş abim...
masada yanımda oturan diğer arkadaşlarıma baktım. onlar da öyleydi. beraber büyüdüğümüzü fark ettim bir an.

9 yıl olmuştu tanışalı. istanbul'da üniversite öğrencisi olmanın verdiği nimetlerden yararlanmıştık tabiri caizse... okula gidip derse girmeden taksim'e içmeye gitmeler, dersten kaytarmalar, saatlerce okul bahçesinde çimlerde oturarak havadan sudan, memleket meselelerinden konuşmalar... ada'ya yapılan piknikler... sınavlar, stres... doğum günü kutlamaları...sınav zamanı birlikte sabahladığımız günler... evde toplanıp, sabaha kadar muhabbetin dibine vurduğumuz, gülmekten karnımızın ağrıdığı günler...zamam zaman üzüntülü anlar...hastalıklar, hatta bazen cenazeler....

şimdi geriye dönüp baktığımda üniversitenin kapısından ilk girdiğim günü hatırlıyorum. dün gibi.
bir de aynaya bakıyorum. ben büyümüşüm. onlar da büyümüş. hayat hepimizi fırlatmış atmış bir yerlere. bazıları memleketlerine geri dönmüş, bazıları istanbul'da çırpınmaya devam ediyor. hayat hepimize ayrı bir yol çizmiş olsa da, zaman zaman kesişiyor bu yollar. ve böyle zamanlarda ben, bunca zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğine inanamayıp, şaşırıyorum. tabi bir de bu insanlar hayatımda olduğu için bir kez daha seviniyorum...

Hiç yorum yok: