24 Ocak 2010 Pazar

alışmak mucize mi? ihanet mi?

insan herşeye alışıyor zamanla derler ya...doğru aslında. öyle garip bir yaradılışımız var işte.
önce bocalıyoruz. isyan ediyoruz. direniyoruz belki.
sonra zaman geçiyor. diniyor öfkemiz.
alışıyoruz.
kanıksıyoruz herşeyi. belki içselleştiriyoruz. önceden sorun olarak gördüğümüz herşey ortadan kayboluyor sanki. ama çözülmüyor. sadece alıştığımız için sorun etmiyoruz artık.
alışmak mucize mi?
yoksa insanın kendine, kendi duygularına yaptığı bir ihanet türü mü?
hiç bir zaman bilinemeyecek bu sorunun cevabı.
çünkü kimse kendine bile yeterince dürüst olamayacak.
alışıyoruz sessizliğe,
çalmayan telefonlara,
ısrarla çalan telefonlara, telefonun diğer ucundaki kırgın seslere,
aynı kanı taşıdığımız insanların sessiz sessiz tükenişine,
soruların cevapsız kalışına,
hatta bazen sorunların hiç sorulmayışına,
çaresiz eli kolu bağlı oturmaya,
alışıyoruz işte.
ölüme de alışıyoruz yaşama alıştığımız gibi...

sonlara da alışıyoruz başlangıçlara alıştığımız gibi...

3 yorum:

malumafatrus dedi ki...

bence alışmak hayatın merhemi. ama aynı zamanda da en büyük zehiri. Alışabilme yeteneğimiz olmasaydı hayat daha zor olurdu ama aynı zamanda acının da bir asaleti olurdu.

Adsız dedi ki...

Alışmazsan hayatta kalamazsın ya bir deli olursun herkes dışlar seni ya da bir yerde kendi kendine kalırsın insan kendini yenilemeli ya da göz yummalı göz göre göre, belki bir gün çözüm bulunur diye umsam da o an nefesimizin tükendiği an olucak büyük bir ihtimalle...

Marat dedi ki...

alışmak mı yoksa kabullenmek mi? her ikisi de aynı şey mi yoksa? ne farkeder, hayatı yaşanır kılıyor orası bir gerçek. ama kabullenince o ihanet duygusu daha az oluyor sanki..kabullenmişsin sonuçta..kendi arzunla..