12 Mart 2009 Perşembe

yollar...yolculuklar...

çok değil bir kaç yıl önceydi. yine de hatırlamak için hafızamı zorlamam gerekiyor.
ne zaman içim sıkılsa İstanbul'un kaosundan..ne zaman gitmek istesem bu şehirden. sığamasam koskoca şehre.Haydarpaşa Garı'nda bulurdum kendimi. yanımda küçük bir sırt çantası. ve ardımda bana el sallayan kimse olmazdı. yolcuğumun sonunda eski bir şehirde bulurdum kendimi yepyeni umutlarla. bir kaç arkadaşla hayat üzerine bitmez tükenmez varsayımlarla dolu sohbetlerin öznesi olurdum Porsuk Çayı kenarında. gün doğumuna dek uyanık kaldığımız bir kaç günün sonunda yepyeni bir "ben" olarak dönerdim İstanbul'a

yollar...hep adımı kulağıma fısıldadı...
bu yüzden en mutlu olduğum yerler otobüs terminalleri, garlar ve havaalanları. tabi bir de limanlar:) yolculukta ve gittiğim yerde lazım olacak eşyalarımı eksiksiz aldığıma dair içime düşen şüpheler...yüzlerce kez kontrol ettiğim yolculuk biletim. yolculuğun heyecanı. gideceğim yerde göreceklerimi bilemenin verdiği garip bir merak...

ne zaman sevdiğim birileri buraya, şehrime gelse koşar adım giderdim onları karşılamaya.
içimde kontrol edemediğim bir heyecan. trenden yada otobüsten inen kalabalığın arasında aradığım o tanıdık yüz...gözlerim gözlerini gördüğümde içimde duyduğum rahatlama ve daha da artan heyecan. titreyen sesim...ve sıcacık bir "hoşgeldin"


tüm bunlara rağmen hep aynı yerlerde hüzün nefesimi kesti.
ben yolları ve yolculukları seviyordum ama dönüşümü bekleyen kimse olmayıp da giden ben olduğumda. oysa hayat her zaman istediklerimi çıkarmayacaktı karşıma.
ve birini yolcularken geride gözü yaşlı olarak kalmak hiç de mutlu etmeyecekti beni...


etmedi de zaten.
veda sahnelerinde tüm repliklerimi unutup sessizce yutkundum sadece.
çünkü başka çarem yoktu.


şimdi...
şimdiyse vedalara alıştığımın farkına varıyorum...alışmak her zaman kötü mü?
hala canım yansa da her gelişin bir dönüşü olduğunu kabullendim artık.


burada bitirmeli bu satırları. söylenecek şeyler bitmemiş de olsa susmalı şimdilik.
Harem otobüs terminali cümlelerimde yerini almalı yavaş yavaş.
orada, otobüsten inip de beni gördüğünde "İstanbul'da kimsesiz olmadığını" anlayacak birini bekliyor olacağım...

Hiç yorum yok: