6 Mart 2009 Cuma

içimde bir garip sızı, içimde bir garip umut

tüm gün neden bu kadar bıkkın ve yorgun olduğumu düşünüp durdum. kesin bir sonuca varamamış bile olsam, bir an önce toparlanmam gerektiğine karar verdim sonunda. en başından beri bunu yapmam gerektiğini biliyordum ama nasıl olacağını kestiremiyordum. hala da bilmiyorum aslında. beni içinde bulunduğum bu karmaşadan ne kurtarabilir?
ne olduğunu bilmesem de, bilemesem de birşeyler yapmanın zamanı geldi
geç bile kaldım

önce kitaplarıma ve aylardır uğraştığım yap-boza geri dönmekle işe başlamaya karar verdim. kulağımda sevdiğim şarkılar yap-boz parçalarının arasında kaybolmuş, sabırla "doğru" parçaları birleştirmeye çalışırken çalan telefonla irkildim. oydu. sesini özlediğim adam. gözlerime derin derin baktığında gözlerine hapsolmak istediğim adam. bana öyle aşkla baktığında ölmek geçerdi içimden. ama eskimişti o zamanlar.
sesini duyduğumda elbette ki şaşırdım.en son konuşmamızın üzerinden çok zaman geçmemişti ama dedim ya beklemiyordum sesini duymayı.
havadan sudan konuştuktan sonra "hoşçakal" diyerek kapadık telefonu.
"hoşçakal"
bu iyi dilekten sonra hoşça kalmak mümkün mü gerçekten?
telefonu kapadıktan sonra nedenini bilmediğim bir şekilde dikkatimi toparlamam biraz zaman aldı. içimde garip bir sızı kaldı konuşmadan sonra. aklımda binlerce soru.ama susturdum hepsini.bu kez soru sormamaya kararlıyım. soru sormayacağım ve ardıma bakmaktan vazgeçeceğim.
salonda babamın televizyon izlediğini duyuyorum. siyaset meydanını izliyor belki de yıllar sonra ilk kez. programın konusu Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu.

içimdeki sızı büyüyor mu ne?
büyümemesini dileyerek yap bozu yarım bırakıp içeri koşuyorum.
şiirler geliyor aklıma, her dinlediğimde gözyaşlarıma zar zor hakim olduğum şarkılar, türküler...
babamla birlikte içimizde bir garip hüzünle bakıyoruz ekrana.susuyoruz.
ilk Ahmet Kaya şarkısını babamın küçük kırmızı teybinde duymuştum.
Yusuf Hayaloğlu'nun şiir kitabını babamdan ödünç alıp okumuş bir daha da geri vermemiştim.

ekranda gördüğümüz sanatçılar yada dinlediğimiz şarkılarla ilgili ikimizin de farklı anılarımız var. her şarkıda gözlerimizin uzaklara dalışından belli.
acaba o şarkıları dinlerken, o şiirleri okurken benim ne düşündüğümü tahmin edebiliyor mudur babam?
acaba babam benim de bir zamanlar aşık olduğumu hissetmiş midir?
bilmem.

yarın benim için yeni bir gün olmalı.
dünden ve bugünden farklı.
içimde garip bir umut var. nereden ve nasıl gelip yerleşti içime? bilmiyorum. bilmek de istemiyorum aslında.çünkü bilmek istersem soru sormam gerekecek.oysa ben vazgeçiyorum sorulardan.

Hiç yorum yok: