18 Ocak 2009 Pazar

en çok kendi yarasını kanatan kadın

siyah tahta masanın üzerinde çok az eşya vardı.
bir kitap..şiir kitabı
dibinde bir yudum kalmış rakı bardağı.
2 tane sigara pakedi, biri boş. kül tablası ve çakmak

zaten koskoca evin her odasında sadece ihtiyacı karşılayacak eşyalar vardı. kadın hiçbir zaman sevmemişti kalabalığı. herşey sade olmalıydı onun için.işini görse yeterdi.

oturuyorlardı salonda biri kadın biri erkek iki kişi...
konuşmak istiyorlardı ama kimse ilk sözü söyleyecek cesareti bulamıyordu kendinde.
susuyorlardı..susmaktan sıkılmış da olsalar susuyorlardı işte.

adam kıvranıyordu oturduğu yerde.
zaman zaman rastgele birşeyler söylüyor, kadını konuşturamayacağını anlayıp susuyordu tekrar
çaresiz...

adam, masanın üzerinde duran kitabı fark etti bir an
kadının bu aralar okuduğu kitabı.
aldı eline, ismine baktı
"kendimizde açtığımız yaralar" dı kitabın adı
yazarı Bukowski..şarap ve kadınlar Bukowski'den sorulurdu. adam hiç bir zaman Bukowski gibi olamadığını düşündü ve kararsız bir gülümseme geçti yüzünden.

"İnsan kendini yaralar mı hiç" diye sordu boşluğa.
yutkundu kadın.
adam, konuşmaya iyi bir yerden giriş yapmıştı.
ne söylese anlamayağını bile bile adama cevap vermeye karar verdi
"Açar tabi. kendimde açtığım yara küçülmek yerine büyüyor gün geçtikçe. çünkü ben en çok kendi yaramı kanatıyorum" dedi ve sustu bir kez daha
son kez daha...

Hiç yorum yok: