27 Haziran 2012 Çarşamba

iflah olmaz bir hayalperestin kafa karışıklığı...

iflah olmaz bir hayalperest miyim acaba? iyimser değilim. bu bilinen bir gerçek. hem karamsar hem hayalperest olmakta bir sakınca yok sanırım. en azından pratikte olmadığını biliyorum. belki de vardır. neyse çelişkilerimle de yaşayabilirim, öyle değil mi?

her neyse... hayat koşar adım geçmeye devam ediyor. yaz mevsimini sevmiyorum. sadece akşamlarını seviyorum. usul usul rüzgar essin, soğuk bir şeyler içelim. yanımda sevdiklerim olsun, havadan sudan konuşalım. açık hava konserlerine gidelim bazen. ya da haftasonu eve kapanıp tüm gün balkonda kitap okuyayım. annemin balkonda oluşturduğu minik bostanı sulayıp topladığım domates, biber ve çeşitli sebzelerle kocaman tabaklarda salatalar yapayım. limon ve nar ekşisiyle tatlandırıp hüpleteyim. içim ferahlasın. eğer günlerden pazarsa kek ya da kurabiye pişireyim. evi fırından çıkan efsanevi kokular kaplasın.
yaza dair hislerim bu kadar değil.
bir de sabahın erkenini seviyorum yazları. güneş henüz en kızgın yüzünü göstermemişken. sabahları denizi izlemeyi seviyorum.
mesela dün sabah. işe gitmek için apar topar çıktım evden. ucu ucuna yetiştiğim vapurun içi boştu, herkes güverteyi doldurmuştu. cam kenarında güneş almayan bir yer seçtim kendime. yolculuk sırasında bir dakika olsun camdan ayırmadım gözlerimi. 
"keşke şöyle deniz kenarında minicik tek odalı bir evim olsa" diye geçirdim içimden. illa istanbul'da olması şart değil. izmir de olabilir. başka herhangi bir yer de. sadece sabah uyanıp da camdan baktığımda denizi görmek iyi gelir sanıyorum.

bugüne kadar hiç "deniz olmadan yaşayamam" diyenlerden olmadım. elbette ki bunda ailemin ve yaşadığım yerin etkisi tartışılmaz ailemde bolca denizci var, bu nedenle gemiyle çok seyahat ettim, hala da ediyorum. denizle iç içe büyüdüm. yaşadığım yer de deniz kıyısında. her akşam ve her sabah olmak üzere günde en az 2 kez deniz kenarından geçiyorum. ama sabah kalkar kalkmaz denizle göz göze gelmek bir başka olmalı gerçekten. kendimi iyi hissetmem için illa buna ihtiyacım var mı? bilemiyorum. öylesine bir "keşke"ydi belki de. 

ankara'yı, diyarbakır'ı istanbul'dan daha çok sevdiğim aşikar. yine de uyanır uyanmaz denizle göz göze gelsem, hiç fena olmaz :)



Hiç yorum yok: