2 Nisan 2012 Pazartesi

aşkın dilemması ya da it was raining outside!

dün yağmur yağdı. dolup dolup taştı çukurlar.şurada, kalbimin tam ortasında kocaman bir çukur var. dolmayan. gittikçe daha da derinleşen manasız bir boşluk işte.

dün arap kızına öykünmek yerine çıkıp sokaklara ıslansaydım keşke. bugün güneş gülümsüyor. ama benim için karanlık. kapkaranlık bugün.

illa bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalmasak! seçim yapmaya zorlanmasak keşke!
ama olmuyor işte!
hep sabretmekle mi geçecek günler?nereye kadar peki?



ben dün yağmuru izlerken penceremde, bir mucize beklerken hatta. çok uzaklarda bir adam beni bekliyordu. belki de beklediğini sanıyordu. bulutlar fısıldarken duydum. aynen böyle söylüyorlardı. ben ne yaptım? ben de bekledim. kapıda nöbetçiler vardı. gidemedim. nöbetçileri atlatsam, yağmur izin vermeyecekti gitmeme. çünkü gidersem yağmurdan daha hızlı ağlayabilirdim. bekledim ben de. gözümden taşan yaşlarla o adamın bana yazdığı mektupları suladım. önce harfler birbirine girdi, sonra cümleler...keşke her şey başka olsaydı diye iç geçirdim. her şey en baştan başlasaydı keşke...
imkansızlığa iç geçirmek sırf bana mı özgü acaba?





görsel buradan

Hiç yorum yok: