3 Aralık 2011 Cumartesi

"artık kimse kıramaz beni"


güneşli geçen güne nispet yapan soğuk bir cuma akşamında yürüyorduk. kalabalık bir caddede. insandan çok araba vardı etrafta.

karanlıktı biraz. sokak lambalarının birkaçı yanmıyordu. karşı yakanın rengarenk ışıkları bile umut vermiyordu bana. oysa cuma günlerini hep severdim ben.

önde yürüyordum. arkamda o... ayak seslerimiz bile duyulmuyordu yürürken. aramızda 2 adım vardı en fazla. biraz soluk alma umuduyla mahalledeki kahveye gidiyorduk. hava soğuktu, kelimeler soğuktu. sesler zaten hep soğuktu. kahve içersek, ısınabilirdik belki. kahve içersek, aklımız başımıza gelir sanıyorduk. ne büyük yanılgı!

bazen arkamdan gelmediği hissine kapılıyordum. duyamıyordum nefes alışını. ayak seslerini de. dönüp bakmaya cesaret edemiyordum. gölgesini izliyordum. eğer gölgesi varsa, geliyor demekti.

elimde oyuncak bir ayı vardı. dışarıdan çok dramatik göründüğüne emindim.
genç bir kadın. işten çıkmış. elinde beyaz bir ayıcık. karanlık caddede yürüyor. durum göründüğünden daha da dramatikti aslında. çocukluğumu özlediğim için ya da buna benzer bir nedenden yanımda değildi o şirin oyuncak. bir markanın promosyonu olarak dağıtılmıştı. kıramamıştım ben de görevliyi, almıştım. yani pek bir anlamı yoktu aslında. o görüntüye hiç uymayan bir figürdü sadece.

ben yürüyordum işte. o arkamdan geliyordu. elimde oyuncak bir ayı. ve ben bu saçma görüntü karşısında sadece gülmek istiyordum. kahkahalarla gülerken birden ağlamak istiyordum. arkamda yürüyen adam, ruh halimdeki bu değişim karşısında şaşırsın istiyordum. kendine kızsın istiyordum. sonra bana kızsın istiyordum. eğer canı istiyorsa, bağırsın istiyordum. yeter ki ağzından tek kelime çıksın istiyordum.


oldu mu? olmadı...

1 yorum:

gezergen dedi ki...

ramak kalmış =D