5 Eylül 2010 Pazar

bu şehirde yaşamak, benim lanetim

1 haftadan fazla zaman olmuş yazı yazmayalı. bu süreçte zaman zaman elime kalem almama rağmen, birkaç kırık cümleden başka hiçbirşey yazamadım. blog sayfama birşeyler yazmak ise hiç içimden gelmedi.

bir değil, birden çok nedeni var aslında.

hayat öyle garip ki... insanlar da tabi..iyi ya da kötü içinde yaşadığımız düzene alışıyoruz. her ne kadar zaman zaman şikayet etsek de bazen. alışıyoruz işte.
sonra bir an geliyor, hiç beklemediğimiz birşey oluyor.
bakakalıyoruz olanlara.
hiçbirinin öznesi olamıyoruz. hatta bazen nesne bile olamıyoruz. olsa olsa belirtisiz nesne olur bizden zaten.

susuyoruz. "dur" diyemiyoruz. "hayır" diyemiyoruz.
susmak rolü biçiliyor bize.
susmak ve sadece kabullenmek.

ilk önce bocaladığımız bu değişime zamanla alışıyoruz. zor oluyor belki. ama alışıyoruz işte.
daha önce de sormuştum bu soruyu. ama hala bulamadım yanıtını. bulabileceğimi de sanmıyorum.

alışmak ihanet mi yoksa mucize mi?

alışmak hem mucize hem de ihanet belki de. göreceli. duruma göre değişir elbet.sevmiyorum göreceli kavramları. birşey neyse o olmalı bence.

yıllardır hayalini kurduğum Kaz Dağları'na adım atmayı başarabildim sonunda.
derin derin nefes aldım oralarda. içimde İstanbul'a ait ne varsa kustum.
oksijenden sarhoş oldum, yine de şikayet etmedim.

oradaydım işte. Zeus'un Afrodit'e aşık olduğu o topraklarda.
içimde modern zamana inat taşıdığım bir aşkla.
ne varsa istanbul'a ait, geride bıraktım.
taşımadım sırtımdaki yükleri o bakir topraklara.

bitti sonra. adatepe'de tanıştığım yaşlı ressamın mavi gözlerindeki yanıp sönen ışıltılar gibiydi.
4 günlük tatil bitti. düştük yine yollara. bu kez istanbul'a doğru.
karmaşanın, kaousun göbeğine doğru.
içinde bulunduğum şehirlerarası otobüs, bu lanet şehrin sınırlarından girer girmez başladı aksilikler.
trafik, bir türlü ikna olmayan yolcular, işini zorla yapan sinir hastası muavinler, sanki hayvan taşıyormuş gibi davranan otobüs şoförleri, uzadıkça uzayan ve gittikçe kalabalıklaşan yol....

sonra bir an bitmeyecek sandığım bir an sona erdi yolculuk.
aptala döndüm. şaşırdım. nereden nereye geldim diye düşünüp hayıflandım.

bir kere bu şehrin kapısından içeri girdiyseniz
karmaşa bırakmayacak yakanızı
sadece karmaşa değil
sinir
stres
tüm olumsuzluklar sizi bulacak
kendimden biliyorum.

bu şehre girmekle lanetlendiniz!









Hiç yorum yok: