30 Aralık 2018 Pazar

bu yılı yok mu saysak? saymasak da öğrensek mi?


her yıl biterken geride bıraktıklarına dönüp bakmak, temel matematik işlemleriyle elinde kalanları saymak, fil hafızalı olmanın şanındandır.

2018 içinde karar verip de hayata geçiremediğim şeyler iki elin parmaklarını çoktan geçmişken, 2019'un gelmesine sayılı günler kala yeni yıl ruhunu ucundan da olsa yakalamaya çalışmam nafile mi? bilmiyorum. boşuna da olsa deniyorum. bir motivasyon lazım çünkü. bu yazdıklarımı kim görür, dahası kim okur, pek fikrim yok. benden çoktan umudu kesmiş insanlar olduğunu bilmek eskisi kadar rahatsız etmiyor vicdanımı. kimse okusun diye değil, önce kendim okuyayım, kendim hatırlayayım istiyorum. kendim hatırlayayım da kendime kızayım, belki değişir içimdeki rüzgarın yönü.

nankörlük etmek istemem ama 2018 benim için zor bir yıldı. daha önce de zor zamanlar geçirdim elbette, hem de daha kötülerini. ama hep bir şekilde toplayabilmiştim tüm kırıklarımı. bu yıl sakarlığım üzerimdeydi, toplamaya çalıştığım her şeyi daha da parçaladım istemeden. en çok da kendimi.

2018 hep çok kalabalık geçti benim için. duymak istemediğim sözler, kendim bizzat öznesi olmadığım halde, evimde, yanı başımda maruz kaldığım tartışmalar, kavgalar... ev arkadaşlığı umarsızlığında devam eden ilişkiler, saçma sapan çıkarlar, merak etmediğim ama mecburen şahit olduğum hayatlar... her şey benim dışımda gelişti neredeyse. bana doğrudan hiçbir etkisi olmasa bile yoruldum mevzulardan. bitmeyen tartışmalardan, sonu asla bir yere bağlanamayan zaman öldüren boş konuşmalardan.

bir kez daha fark ettim ki aile kavramı çok önemli. beni ben olduğum için seven, kendilerinden başka hayallerim ve hedeflerim olmasını garipsemek bir yana inatla, yorulmadan bunu destekleyen bir aileye sahip olmak paha biçilemez. <3 2018="" ahane="" bana.="" g="" ileti="" im="" kadar="" kar="" kars="" kl="" kretmeyi="" kurabilmenin="" l="" nbsp="" ne="" oldu="" p="" retti="" sevmenin="" sterdi.="" unu="" z="">
etrafımdaki bir avuç insanla mutlu olabildiğimi hatırlattı bana. fazlası kalsın, istemem. küçük dünyamda yalnız kalabildiğim anları ne kadar çok sevdiğimi, kalabalıktan ne kadar yorulduğumu, seslerin ve yüzlerin yanıltıcı olabildiğini. daha 2018'e dair sayabileceğim bir dolu olumsuzluk var ama daha fazlasını hatırlamasam da olur. dersimi aldım ben. deneyim olsun bana.

sayıları az da olsa güzel şeyler de oldu bu yıl içinde. mesela bisiklete binmeyi öğrendim. ki bu benim kişisel tarihimde başlı başına bir dönüm noktasıdır. çocukken bisikletim vardı ama babam ben istemeden, durup dururken almıştı, bu yüzden sanırım, hiç heves etmemiştim binmeye, yıllarca kilerde durdu. sonra bir yaz heveslenir gibi oldum, 2. gününde düştüm, yüzüm, kolum, bacağım her yerim çizildi, yaralandı, o an bıraktım iki tekerlekli kırmızı dostumu. bu yaşıma kadar bisikletlileri hep izledim uzaktan uzaktan, cesaret edemedim. 4 yıl önce babamın anneme yazlıkta markete, pazara giderken kullansın diye aldığı 3 tekerlekli bisikletle canlandı çoktan tozlu raflara kaldırdığım o kıpırtı. son 3 yazdır yazlığa her kaçışımda bisikletin üzerinden inmemeye başladım, bisikletle birlikte sanki özgürlüğümü keşfettim, 30 yıldır yürüdüğüm, her parçasını ezbere bildiğim patika yollar, kumsallar bir başka göründü gözüme bisikletle. onca bakışmanın sonunda bu yaz başında sevdiğim adam bana 2 tekerlekli bir bisiklet aldı tüm itirazlarıma rağmen ve yapabileceğime asla inanamazken 2 hafta içinde hiç yardımsız binmeye başladım. desteğini göz ardı etmem imkansız.

yağmurlarla birlikte bisikletime bahara kadar veda etme mecburiyeti canımı sıksa da sabredebilirim :) neler için sabretmedim ki :)

bu yıl güzel şehirlere, ülkelere gittim. sevdiğim kara parçalarına planladığımdan çok az ayak basabilmiş olmama rağmen buraların beni ben yapan yerlerden biri olduğunu hatırlattı. gidemeyince eksik kaldığımı fark ettirdi.

2018'in ilk ayında porto ve lizbon'la başlayan seyahat serüvenim yılın tamamında istediğim yoğunluğa ulaşamamış olsa da fena sayılmayacak bir noktada son buldu. porto açık ara bu yılın favorilerinden biriydi, ikincisi ise kopenhag. 4 sene önce biricik kardeşimle gittiğim viyana'yı bu yaz bir kez de sevdiğim adamla keşfettim. anladım ki yol arkadaşın değişince şehir de değişiyor, her ikisiyle geçirdiğim viyana tatili bir başka güzel ve anlamlıydı benim için. ikisine de ne kadar teşekkür etsem az. iyi ki yanımdalar...

viyana'ya yolumuz düşünce hallstat'ı da es geçmedik. haziran başında her yaz yaptığımız ve rutin haline gelen kısa bir diyarbakır yolculuğu. ağustos sonunda iki arada bir derede, kalabalığın sandığım kadar kötü olmadığına kendimi inandırmaya çalışırken 2 günlüğüne yazlığa, annemlerin yanına kaçtık, tadı damağında kaldı. bu yaz bir daha gitmeyi planladığım halde beceremedim, bu da 2018'in beni eksilttiği anlardan biri olarak kaldı.

yılın son seyahatini de kopenhag'a yaptık. hayran kaldığım şehirler listesine bir yenisi daha eklendi.

2018 bana bir kez daha seyahatin benim için muhteşem bir motivasyon kaynağı olduğunu hatırlattı. bir aksilik çıkmazsa 2019'un ilk seyahati daha önce gördüğüm, buna rağmen keşfetmekten asla sıkılmayacağımı düşündüğüm amsterdam'a olacak. yılın geri kalanı için de bazı seyahat planlarım var ama henüz netleşmiş bir şey yok ortada.

2018 değerlendirmesini yapınca 2019'a dair de beklentilerimden bahsetmem gerekiyor sanırım. ki unutmayayım.

- bu yıl ertelediğim her şeyi elimden geldiğince hayata geçirecek güç ve kararlılık

- daha çok yol, daha çok seyahat, daha çok anı

- sevdiklerimle keyifle, sağlıkla geçireceğim daha çok zaman

- daha çok kitap

- daha çok sessizlik

- daha yavaş, anın tadını daha fazla çıkararak, acele etmeden, aldığım nefesi içime çeke çeke...

sanırım bu kadar aklıma gelenler, gerisi belki bir sonraki yazıya :)

(şu noktada bu kadar yazabilmiş olmak bile benim için büyük bir gelişme)







25 Aralık 2017 Pazartesi

evdeki boşluklar

3 kişilik komünümüz her akşam olduğu gibi bu Cuma akşamı da toplandı salonda. 2 kişi ellerindeki cep telefonu ekranına gömülmüşken, ben boş gözlerle TV ekranına bakıyorum. Ne izlediğime dair en ufak bir fikrim yok. Sadece gözlerimi dikmişim ekrana.

Konuşmak istiyorum. Anlatmak istiyorum. Dinlemek istiyorum. Ara ara yanımdakilere birşeyler soruyorum çaresizce, bir ses istiyorum. telefondan başlarını kaldırıp kesik kesik birşeyler söylüyorlar. Bazen tek kelimelik cevaplar... Bazen sadece kafalarını sallıyorlar. Bazen cevap vermeden ekrana bakmaya devam ediyorlar. Sesim boşlukta kayboluyor. İçimde bir balon daha patlıyor. Hayatımız böyle sürüp gidiyor. Gündüz farklı ofislerde yaşadığımız hengamenin sonunda bir boşluk oluyor. Sadece iş yorgunluğundan değil üstelik, ruh yorgunluğundan. 

Sevdiğim birçok şeyi aslında sevmediğimi fark ediyorum galiba. Onları bilmem ama ben bu ekran seanslarında yokluğumu da fark ediyorum. Bir türlü var olamayışımı. Varlığımın bir türlü olduğum gibi kabullenilmeyişini. 

Bir şarkı çınlayıp duruyor zihnimde. Kim bilir son 1 haftada kaç kere dinledim.

Ruh hali şarkısı:




22 Aralık 2017 Cuma

bir parça mısın?


bazen nerede, ne kadar yer kapladığını bilemezsin. işte o an, bunu hissettiğin o ilk dakika tahta kurusu familyasının en hızlı üyesi kemirmeye başlar kalbini. un ufak olana kadar.

geriye tozu kalır.

Ruh halinin şarkısı:

değişen ne var? peki ya dönüşen?

en son Ocak 2015'te yazmışım buraya, son yazımın üzerinden 48 gün geçtikten sonra yeni bir blog açıp oraya taşınmaya karar vermiş, yine tutamayacağım sözlere bir yenisini daha eklemişim, artık oraya daha düzenli yazı yazacakmışım da mış da mış mış. yazamadım. pişman mıyım? sanırım. belki de değilim. bilemiyorum. o kısmı çok da önemli değil.

neredeyse 3 yıl olacak ara vereli. bu sürede neler değişti hayatımda?

yanıtlaması zor bir soru aslında.

değişim kaçınılmaz, hayatımda elbette ki değişen şeyler var. bir o kadar da değişmeyen şeyler. bir de dönüşenler. bu 3'ünü keskin çizgilerle birbirinden ayırmak da zor. böyle bir ayrım yapmaya gerek var mı ondan da emin değilim. mesela değişmeyen şeylerden biri işte. "bazı şeylerden" asla emin olamamak...

önce değişmeyen şeylerden bahsetsem belki işim daha kolay olur.

hala yazarak var etmeye çalışıyorum kendimi. yazmak hala varlığımın en önemli kanıtı hatta.

aynı işte çalışıyorum, iş hayatımın önümüzdeki 5 yılda nasıl şekillenmesini istediğime dair bazı hayallerim var ama bunlar şimdilik sadece hayal. konuyla henüz harekete geçmiş değilim. 5 sene sonra bu blogu yazmaya devam ediyor olursam, zaten belli eder kendini.

seyahat tutkumu teoriden pratiğe dönüştürdüm. sonunda. sanırım hayatımdaki en iyi ve en yerinde değişikliklerden biri bu. 2016 Temmuz ayından bugüne yurt dışında 10 şehir gördüm, 2018'in Ocak ayında 2 şehir daha görmeyi planlıyorum.

Hayatımın hiçbir döneminde uzun vadeli planlar yapamamış olsam da artık tatillerimi erkenden ayarlamaya çalışıyorum. elimden geldiğince. risk aldığımın farkındayım ama başka türlü gitmek daha da zorlaşıyor.

artık yeni bir evim var. kendi zevkime göre şekillendirdiğim, çiçeklerle süslediğim... hayaller kurduğum, kurduğum hayalleri bir çırpıda yıktığım...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

5 Gün Sonra Gelen Edit:

5 önce başladığım bu yazıyı bir türlü tamamlayamadım, kelimeler arasında gezinip dururken tamamlamama da gerek olmadığına karar verdim. kalsın böyle. bişey olmaz. muhasebe yapmasam da olur.














10 Ocak 2015 Cumartesi

öyle bir can sıkıntısı ki...



çok canım sıkılıyor. öyle böyle değil. hep aynı yerde duruyorum. bir sürü hayal kuruyorum, bir sürü plan yapıyorum. karar veriyorum. hepsi sadece o kadarla kalıyor.

çok şey yaptığımı sanarken aslında hiçbir şey yapamadığımı, hiçbir şeyi değiştiremediğimi, düzeltemediğimi gördükçe içime kapanıyorum. daha da içime.

tek bir ses duymak istemiyorum. tek bir adım atmak istemiyorum. tek bir şey düşünmek istemiyorum.

oturduğum yerde tavanı izlemek istiyorum. hiçbir şey düşünmeden.

bırakın beni kendi halime.... paralarınız, kariyerleriniz, egolarınız, önyargılarınız, iletişimsizliğiniz, idealleriniz, planlarınız, hatta aşklarınız, aşk sandıklarınız... hepsi sizin olsun.

ben istemiyorum hiçbirini.